HABERLERKÖŞE YAZISIÖZEL HABER

DAĞ FARE DOĞURDU

“Gereğinden fazla temkinli oyun, gereğinden fazla kontrol altına alma içgüdüsü futbolun tüm güzelliklerini bitiriyor. ”

CENK KARSLI’NIN KALEMİNDEN ; “DAĞ FARE DOĞURDU…”

Sevsek de sevmesek de , kabul etsek de etmesek de  Türk futbolunun bu sezona ait en kritik maçlarından birisini geride bıraktık. Aynı puana sahip ve ezeli rakip olduklarını iddia eden iki takımın mücadelesi tabi ki stres ve gerginlik doluydu. İki takımın da ligde birer mağlubiyetleri vardı , iki takım da Avrupa kupası hedeflerine farklı kulvarlarda da olsa devam ediyorlardı. Sezon başından bugüne kadar yaptıkları transferler, sahip oldukları teknik adamlar, oynadıkları oyun, taktikler  hep karşılaştırıldı. Bu sözde dev maç için hepimiz büyük beklentiler içindeydik. Karşıyakamız’ın basketbol maçı sonrası zamanımız müsait olduğu için bu İstanbul derbisini izleyelim dedik ve maalesef Türk futbolu adına bir hayal kırıklığı daha yaşadık. 90 dakika boyunca ev sahibi takımın isabetli şutu yok, rakibin 1 isabetli şutu var. Ev sahibi takımın gol beklentisi 0.31 , rakip takımın gol beklentisi 0.41 olarak istatistiklere yansıdı. Uzatmalarla birlikte 97 dakika oynanan maçta 43 dakika top oyunda kaldı. Bu sürenin 55 dakika civarında olması istenirdi ancak maç içinde yapılan 45 faul hem tempoyu düşürdü hem oyun kalitesini düşürdü hem de topun oyunda kalma süresini düşürdü.

Derbi olarak adlandırılan bu maçlarda normal olarak stres fazladır, gerginlik fazladır, futbolcuların  ve teknik adamların kaygı seviyeleri yüksektir. Bu tip maçlarda estetik futboldan ziyade mücadele ön plana çıkar. Bunların hepsini kabul edebiliriz, normaldir ancak şunu da konuşmak zorundayız ;  neden bu maç bu kadar kısır geçti ? Çünkü bu maçı kazanma zorunluluğu yoktu, çünkü yenilginin yaratacağı yıkım çok daha düşündürücüydü, camianın yenilgiye vereceği tepki korkutucuydu. Bu baskı maalesef futbolun kalitesine,  heyecanına,  yaratıcılığına ve estetiğine darbe vurmaktadır. Gereğinden fazla temkinli oyun, gereğinden fazla kontrol altına alma içgüdüsü futbolun tüm güzelliklerini bitiriyor. Bu baskıyı maalesef camialar, taraftarlar yaratıyor. Rekabetin ve fanatizmin doruklarda yaşanıyor olması 38 maçlık ligin henüz 17. Maçında futbolcuları ve teknik adamları bu hale sokuyorsa ilerleyen haftalarda ve telafisi olmayan maçlarda oluşacak kalitesizliği düşünmek bile istemiyorum.

Halbuki camialar kendi takımının üzerindeki baskıyı azaltsa, bu maça ölüm kalım duygusu yüklemese sporcunu stres seviyesi düşer, stresi düşen oyuncu rahat oynar, düşündüklerini uygular, planlarını hatırlar, estetik bir çalım atmaktan kaçınmaz, yeteneklerini sergilemekten korkmaz…tabi ki bu çok kolay  bir değişim değil. Kültürel olarak toplumun değişmesi gerekir ki bu çok kolay değil. Bizim coğrafyamızdaki insanlar Avrupalı insan gibi yaşamaya özenir ancak Orta Doğulu gibi hareket eder. Bazı değişimler maalesef çok zor ancak endüstriyel futbol  dayatmalarının  ve körüklenen fanatizmin futbolun ruhunu yok etmesine de izin vermemek gerekir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.