HABERLERKÖŞE YAZISIÖZEL HABER

Gençler Sporu Bırakıyor mu?

Eğer bir veli ya da antrenör olarak genç sporculara duygusal, psikolojik ve fiziksel açıdan sağlıklı bireylere dönüşmelerinde destek olma konusunda ciddiyseniz BU YAZIYI MUTLAKA OKUMALISINIZ…OKUTMALISINIZ…

Veliler ve futbola yeni başlayan belli küçük yaşlarda sorunlar yaşayan gençler ile ilgili bu yazı dikkatimi çekti. Sizlerle paylaşmak istedim. Bakalım sizlerde benim gibi yazının içinde bir sporcu velisi olarak kendinizi bulacak mısınız…? Saygı ve selamlarımla…

“Amerika’da her yıl spor yapan 40 milyon çocuğun %70’i 13 yaşına gelmeden sporu bırakıyor. Dörtte üçü liseden önce sporla alakasını kesiyor. Bütün hayatı boyunca sporla ilgilenmiş, son 20 yıldır profesyonel futbolcu ve antrenörlük yapmış ve sporun hayatında müthiş olumlu etkileri olan bir insan olarak, Merak ediyordum; Niye bu kadar çok çocuk sporu bırakıyor? Cevabı yaklaşık olarak 3 yıl önce 5 yaşındaki çocuğumun futbol antrenmanını kenardan izlerken aldım.Hiç 5 yaşındakilerin oynadığı bir futbol maçı seyrettiniz mi? Harika bir şey. Çokça kıkırdama ve kahkaha var. Oyuncular bazen doğru kaleye gol atar bazen yanlış kaleye gol atar. Ama önemli değil çünkü çocuklar mutlu. Aileler pozitif ve destek oluyor, koçlar pozitif. Ortada bağıracak hakem yok. Çocuk-genç sporunun olması gerektiği gibi. Aynı gün yan sahada 10 yaşındaki erkek çocuklarının maçı vardı. O da aynı şekilde olmalıydı, değil mi?

Ama tamamen farklıydı. Bu rekabetçi bir 10 yaş futbol müsabakasıydı. “Rekabetçi” ama rekabet eden çocuklar değil Yetişkinlerdi. Bir oyuncu hata yaptığında ve diğer takım bunun sonucunda gol attığında antrenör yerinde sinirle zıplıyor, çocuklara bağırıyor. Hata yapan çocuğun babası bağırıyor. Akrabaları bağırıyor, kızıyor. Ve o an anladım ki; işte çocukların sporu bırakma nedenleri tam da bu! Çünkü spor bir çocuk ya da genç için eğlence olmalı, böyle bir şey değil. Sizi, 10 yaşındaki bir çocuğun ya da bir gencin bu konudaki düşüncelerini anlamaya davet ediyorum: Bir maça gidersiniz ve o sadece maçtır. Ama veliler, koç sanki o maç, NBA finalleriymiş gibi davranırlar. Kenardan durmadan bağırırlar. Bazen sana bağırırlar, bazen hakeme bazen de başka birine. Ve maçtan sonra arabaya binersin ve sadece rahatlamak ve duygusal açıdan gevşemek istersin. Ama çoğu aile bu zamanı oyun hakkında konuşmak ve senin performansını eleştirmek için kullanır. Mutfak masasının etrafında oturmuş ailenin, senin spor yapman için zamandan ve paradan yaptıkları fedakarlıkları dinlersin. Belki onları bu yükten kurtarmak için burs kazanabilirsin. Bu sadece baskıyı ve stresi arttırır. Ve yıl sonunda sen başka bir spora geçmeye hazırken, antrenörün seni karşısına alır ve Hayır, bunu yapamazsın, der. Eğer bu takımda oynamak istiyorsan üstüne düşeni yapmalısın. Eğer yapmazsan senin yerini başkasına veririm.

İşte bir çok çocuk böyle ağır bir baskı hissediyor. Ve bu yüzden 10 tane çocuktan 7’si sporu bırakıyor. 10’da 7!Ben bunu, altyapılardaki hiç bir yere varmayan dev silinme olarak adlandırıyorum. Silinme (yok oluş), çünkü çok fazla çocuk, çok fazla aile genç yaşlarda daha daha daha daha fazlasını yapma telaş içindeler. Hiçbir yere varmıyor çünkü, çok azı burs kazanırken ve profesyonel olurken, büyük çoğunluk başka bir yerde sonlanıyor. Spordan nefret etmeyle sonlanıyor. Aileleriyle ilişkilerinin bozulması ile sonlanıyor. Ve bazı çocuklar için; hayat boyu kalacak fiziksel ve duygusal yaralanmalarla sonlanıyor. Bunun bu şekilde sonlanmasını önlemeliyiz. Bu büyük silimi bitirmeliyiz. Genç ve çocukların spor yaşamındaki bu durumu değiştirmeliyiz. Sporu çocuklar ve gençlere geri vermeliyiz. Bugün bunu nasıl yapabileceğimizi anlatacağım. Bazı insanlar bana, John, sen rekabete karşı bir adamsın, diyor. Herkese kupa veriyorsun, skor tutmuyorsun, en iyi ödülleri yok. Bu doğru değil. Bu ben değilim. Ben katılıma ödül vermeye inanmam. Çocuklara sadece katıldıkları için veya kapasitelerinin en azını bile gösterseler madalya ya da kupa vermeye inanmam. Ben son 20 yılda; gençler liginde futbol antrenörlüğü yaptım.4 yıl Üniversiteler arası 1. Lig Erkek Futbol takımı çalıştırdım. Rekabetçi sporu bilen biri olarak, o gün o 10 yaş futbol maçında gördüğüm şey, bu rekabete dayalı spor değil! Bu çocuklar daha rekabetçi olmuyorlar, daha iyi de olmuyorlar. Daha nefret dolu, huysuz oluyorlar.Ve 10 taneden 7’si sporu bırakıyor. Genç-çocuk sporunun bu şeklinin hayatın hiçbir yerinde karşılığı yok.Bize iş yerinde böyle davranılmasını kabul etmeyiz. Çocuklarımızın öğretmenlerinin onlara bu şekilde davranmasını kabul etmeyiz.

Ya da çocuklarımızın bize bizim onlara davrandığımız gibi davranmasını asla kabul etmeyiz. Sizin tenis maçınızda ya da golf maçınızda çocuğunuzun size böyle davrandığını hayal edebiliyor musunuz? Kanada’dan bir arkadaşımız bunu yapmış. Şuna bir bakın. Haydi, baba. Odaklan. Duruşunu ayarla. Sakın kaçırma ve sakın atışı berbat etme. Ne yapıyorsun? Topa bak! Ümitsiz vaka. Ya çocuklar bize, bizim onlara uyguladığımız baskıyı uygulasalardı? Aranızda böyle bir desteğe ihtiyaç duyanınız var mı? Tabii ki Hayır.

Yani bu ülkede sporu değiştirmek istiyorsanız ilk hatırlamamız gereken şey çocukların neden oyun oynadığıdır. Michigan Devlet Üniversitesi 30 bin çocuğun üzerinde büyük bir çalışma yaptı ve onlara neden oyun oynadıklarını sordu. Ve çocukların en yüksek oranda verdiği cevap “Çünkü eğlenceli” idi. Öğrenmeyi seviyorlar, arkadaşlarıyla beraber olmayı seviyorlar, heyecanı seviyorlar, ama kazanmak için oynamıyorlar. Kazanmadaki değeri seviyorlar, ama bu yüzden antrenmanlara çıkmıyorlar, Hatta oyun oynamadaki ilk 10 sebepleri arasında bile değil kazanmak. Peki çocuklar neden spor yapmayı bırakıyor? Çünkü sürekli eleştirilmekten ve bağırılmaktan bıkıyorlar. Bırakıyorlar çünkü hata yapmaktan korkuyorlar. Kazanmak üzerine olan bu saplantıdan dolayı antrenörden zaman alamadıkları bırakıyorlar. Oynayabilecek kadar iyi değilsin. Eğitimle, Amerika’da oyunu değiştirebiliriz. Oyunu Değiştir projemde okullara, spor organizasyonlarına gidiyoruz ve insanlara performansı etkileyen bir numaralı şeyin “ruhsal durum” olduğunu anlatıyoruz İnsanlara, pozitif yüksek performans zihniyetine ulaşabilecekleri araçlar kazandırmaya çalışıyoruz. Çocuklarının ihtiyaçlarını kabullenmelerini ve deneyimlerinin sahipleri olmalarına izin vermelerini öğretiyoruz. Onlara çocuklarını zararı değil faydası dokunacak şekilde övmelerini, hata yapmalarına ve bu hatalardan öğrenmelerine izin vermelerini öğretiyoruz. Çünkü gerçek dünyada en başarılı insanların hata yapmayı en çok göze alan insanlar olduğunu öğretiyoruz.

Ama öğrettiğimiz ve bugün de size öğretmek istediğim en temel şey, harika bir dost ve akıl hocası olan birinden, koç Bruce Brown’dan, 10 yıl önce öğrendiğim bir şey : 4 basit kelime: “Seni oynarken izlemeyi seviyorum”.

Bu 4 kelime çocuğunuz için her şeyi değiştiriyor. Çünkü bu kelimeler onlara, onlara duyduğunuz sevginin kazanıp kaybetmelerine ya da performanslarına bağlı olmadığını onlara söyler. Bu çok basit gibi gözükebilir ama inanılmaz derecede güçlüdür. Size Peter Smith’in hikayesini anlatayım. Peter, eski bir profesyonel tenis oyuncusu. Güney Kaliforniya Üniversite’nde erkek takım antrenörü, 500’ü aşkın maç sonunda 4 ulusal şampiyona kazandı. Peter’la yollarımız kesiştiğinde bana 3 oğluyla ilgili problem yaşadığını, hepsinin çok rekabetçi tenis oyuncuları olduğunu ama hem babaları hem de koçları olmakta zorluk çektiğini ve kortta olanların aile hayatlarını da etkilediğini söyledi. Peter oluruna bırakıp sadece çocuklarının oyununu izlemekten keyif almayı öğrendiğinde ise bu her şeyi değiştirdi. Çocukları daha sıkı ve daha iyi oynadı ve korttan indiklerinde tüm ailenin hayatı çok daha güzelleşti. Ailesini o kadar değiştirmişti ki bazen çocukları ona “ Sen kimsin ve babama ne yaptın?” diyen gözlerle bakıyordu. Size arkadaşım Stephanie Emerson’un hikayesini anlatmak istiyorum. Stephanie’nin 4 atlet oğlu var. Oğullarından biri ABD Ulusal Genç Futbol Takımına seçildi. O sırada kitabımı yazıyordum ve Stephanie ile konuşuyorduk. Tüm bu sonu belli olmayan yarış, baskı, harcanan zaman ve gereken adanmışlık onun spora olan hevesini kırmıştı.“John, lütfen bana verebileceğin tek ve en iyi tavsiyeni verir misin?” dedi. Ben de ona Steph, sadece çocuklarına onları izlemeyi sevdiğini söyle dedim. Bana garipçe baktı ve “Sen ciddi misin? Verebileceğin en iyi tavsiye bu mu? John, kusura bakma arkadaş falanız ama kitabını bunlarla satamazsın.” dedi. Bir yıl sonra Stephanie bana bir mektup gönderdi ve simdi size bunu okumak istiyorum. “John, bir yıl önce bana basitçe çocuklarımı oyun oynarken izlemekten zevk almamı tavsiye etmiştin. Ve ben sadece bunu söylüyorum artık onlara. Nasıl oynadıkları, kazanmaları ya da kaybetmeleriyle ilgili değil, onları izlemenin ne kadar büyük bir ayrıcalık ve onur kaynağı olduğunu söylüyorum. Ve inanılmaz bir şekilde her söylediğimde benim için çok daha etkili ve gerçek hissettirmeye başladı bu cümleler. Benim için bambaşka bir hazzın ve iç huzurun kapılarını açtı. Stephanie’nin, sadece çocuklarının oyunundan zevk almayı öğrenmesi her şeyi değiştirdi. Peter Smith, ailesindeki her şeyi değiştirdi. Ve sizler de yapabilirsiniz. Kolay olacağını söylemiyorum, tek seferde olacağını ya da hata yapmayacağınızı söylemiyorum. Herkes hata yapar. Ben de hata yapıyorum. Çocukların sporla ilgili en kötü şey sorulduğunda söyledikleri şey, maçtan sonra eve dönüş yolculuğu. Çünkü aileleri tarafından eleştiriliyorlar. Oğlum T.J. futbol oynamaya başladığında, ilk antrenörü bendim, “baba, bugün oynamak istemiyorum.” dedi ve gitti. Ki buna anlayışlı yaklaştım.Ama bir sonraki hafta yine aynısını yapınca artık kızmıştım.

Diyordum ki “Diğer çocukların aileleri bunu görüp ne düşünüyordur”, “All-star koçuyum ama kendi çocuğumu bile oynamaya ikna edemiyorum. ”Antrenmandan sonra arabaya bindim, kendi emniyet kemerimi ve arkadaki oğlumun emniyet kemerini de taktıktan sonra arkaya dönüp dedim ki; “ T.J.”Ve Boom! Yanımda oturan eşimden bir karate vuruşu geldi. Bana bakıp “Ciddi misin?!” dedi. “Daha yeni bununla ilgili koca bir kitap yazmadın mı sen?!”“Hadi, bizi eve götür.”Hiçbir şey demedim ve zamanla kendisi oynamaya başladı. Size kızım Maggie’nin futbol takımını anlatarak bitirmek istiyorum. Bu fotoğraf 3 yıl önce çekilmişti. Takımlarının adı; Unicorns (Tek Boynuzlu At). Kızım Maggie, soldan 3.’cü.Bu resmi gördüğümde, çocukların yüzlerindeki mutluluğu gördüğümde ve sporun hayatları üzerinde yapabileceği büyük etkiyi düşündüğümde ; onları sadece daha iyi sporcular değil aynı zamanda daha iyi insanlar yapabileceğini düşündüğümde…Bu sonu olmayan çılgınca yarışın bitmesi gerektiğini, oyunu değiştirmemiz ve kendimizinkileri değil, onların ihtiyaçlarını ve önceliklerini sağlayarak, sporu çocuklara geri vermemiz gerektiğini anladım.Ve her birimizin üstüne düşen görevi yapmak için 4 kelimeyle başlaması yetiyor; “Seni oynarken seyretmeyi seviyorum.”

Bunun sadece yayılması gereken bir düşünce değil, artık yayılma vakti kesinlikle gelmiş bir düşünce olduğuna inanıyorum. Teşekkürler. “

ALINTIDIR…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.